Skip to main content

“Psikoloji Okurum, Terapist Olurum” mu Dediniz?

Tahmin ediyorum ki üniversite sınavına hazırlanıyorsun ya da sınavı geride bıraktın ve şimdi psikoloji bölümünü okuyup okumamak konusunda kafanda bazı soru işaretleri var. Ben bir klinik psikolog olarak — yani psikoloji lisansının üzerine klinik psikoloji yüksek lisansı yapmış biri olarak — bu konudaki deneyim ve bilgilerimi seninle paylaşmak istedim. Belki biraz olsun aydınlatıcı olur.

Psikoloji bölümü, üniversitelerde dört yıllık bir lisans programıdır. Psikoloji denince seni nelerin beklediğini az çok tahmin ediyorsundur: dersler, stajlar, eğitim süreçleri… Bunlara dair daha detaylı bilgileri başka yazılarımızda anlattık. Bu yazıda asıl üzerinde durmak istediğim soru ise şu:
“Psikoloji okursam terapist olur muyum?”
Ya da daha açık sorarsak: Psikoloji okumak = terapist olmak mı?

Psikoloji Okumak Ne Anlama Gelir?
Psikoloji eğitimi ülkemizde temelde bir bilim eğitimidir. Üniversite boyunca psikolojinin farklı alt alanlarında dersler alırsın: klinik psikoloji, gelişim psikolojisi, sosyal psikoloji, deneysel psikoloji, endüstri ve örgüt psikolojisi, adli psikoloji… Liste uzar gider. Bu bölüm sana bu alanların her biriyle ilgili genel bir çerçeve sunar. Ancak mezun olduğunda sahip olduğun unvan “psikolog” olur.
Psikoterapist değil.
Hani dizilerde gördüğümüz, karşısındaki kişiyle terapi yapan, seans yürüten kişi var ya… İşte hemen o kişi olmuyorsun. En azından lisansı bitirdiğinde değil.

Terapist Olmak İstiyorsan…
Eğer hayalin terapist olmaksa, yolun klinik psikoloji yüksek lisansından geçiyor. Bu da genellikle iki yıllık bir süreçtir. Yani “Psikoloji okurum, olur biter” gibi bir tablo yok. Dört yıl lisans + iki yıl yüksek lisans dersek, en az altı yıllık bir eğitim sürecinden söz ediyoruz. Tercih yaparken bunu bilerek yola çıkmak önemli.

Psikoloji Mezunları Sadece Terapist mi Olur?
Hayır. Aslında psikoloji mezunları için oldukça fazla yol var.
Örneğin adli psikoloji alanında çalışabilirsin. Bunun için adli psikoloji yüksek lisansı yapmak bir seçenek ama şart değil. KPSS’ye girerek Adalet Bakanlığı’na bağlı cezaevleri, adliyeler gibi kurumlara psikolog olarak atanabilirsin. Bu kurumlarda çocuklarla ilgili davalarda rapor hazırlamak, dezavantajlı gruplarla görüşmeler yapmak gibi görevlerle karşılaşabilirsin.
Endüstri ve örgüt psikolojisi, iş dünyasıyla iç içe bir alandır. Şirketlerde, fabrikalarda, büyük kurumlarda insan kaynakları, çalışan memnuniyeti, iş verimliliği gibi konularda psikoloji bilgini kullanarak çalışabilirsin. Hatta pazarlama alanında; tüketici davranışları ve reklam stratejileri üzerine uzmanlaşan psikologlar da vardır.
Bunun dışında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı gibi kamu kurumları da psikolog istihdam eder. KPSS ile bu kurumlara atanabilir; kadın konukevleri, çocuk evleri, ŞÖNİM’ler, hastaneler ve sosyal hizmet merkezlerinde görev alabilirsin. Görev tanımları oldukça çeşitlidir: psikolojik değerlendirme yapmak, test uygulamak, bireysel görüşmeler yürütmek, rapor hazırlamak gibi.
Bunların yanı sıra spor psikolojisi, nöropsikoloji, psikoteknik, havacılık psikolojisi gibi daha az bilinen ama oldukça ilgi çekici alanlar da vardır. Ancak tekrar altını çizmek isterim: Bu yolların hiçbiri doğrudan terapi yapmak anlamına gelmez. Terapist olmak, psikoloji lisansının ardından belirli bir uzmanlık süreci gerektirir.

Gerçekler Biraz Sert Olabilir
Bu bölümle ilgili bilmek isteyeceğim bazı gerçekleri de paylaşmak istiyorum. Psikoloji bölümü çok fazla mezun veriyor. Bu da demek oluyor ki KPSS ile atanmak kolay değil; puanlar oldukça yüksek. Klinik psikoloji yüksek lisansına girmek de kolay değil. Kontenjanlar sınırlı, özel üniversitelerde ücretler yüksek ve eğitim kalitesi okuldan okula ciddi şekilde değişebiliyor.
Sadece psikoloji lisans diplomasıyla özel sektörde iş aradığında ise, çoğu zaman asgari ücretin çok üzerinde olmayan tekliflerle karşılaşmak mümkün. Bunları moral bozmak için söylemiyorum. Gerçekçi olmak önemli. Eğer bu bölümü gerçekten istiyorsan, ilgini çekiyorsa ve kendini bu alanın içinde hayal edebiliyorsan; evet, biraz zorlu ama güzel bir yolculuk başlıyor demektir. Yüksek lisansı kazanıp alanda çalışmaya başladığında işler genellikle daha net ve daha kolay hâle geliyor. Atanmak istiyorsan ve bunun için emek verirsen, bu da imkânsız değil.
Yani ne umutsuzluğa kapılmak gerekiyor ne de her şeyin çok kolay olacağını düşünmek. Gerçekçi ama vazgeçmeyen bir yerde durmak en sağlıklısı.

“İnsanları Dinlemeyi Seviyorum, O Zaman Psikoloji Okuyayım” mı?
Bu cümleyi çok sık duyuyoruz. Ama bana kalırsa biraz klişe. Çünkü yine “psikoloji = terapist” algısına dayanıyor. Oysa mezun olduğunda yapacağın işler sadece dinlemekten ibaret değil. Veriyle çalışmak, analiz yapmak, test uygulamak, rapor yazmak gibi pek çok teknik ve analitik görev var. Bu yüzden “sen çok iyi bir dinleyicisin, psikoloji okusana” önermesi bana çok anlamlı gelmiyor.
Asıl önemli sorular şunlar:
Bu alan ilgini çekiyor mu?
Konular sana merak uyandırıcı geliyor mu?
Kendini bu mesleğin farklı alanlarında hayal edebiliyor musun?

Peki Dersler Zor mu?
Bence hayır — eğer alan ilgini çekiyorsa. Dersler genellikle birbiriyle bağlantılı ve düşündürücüdür. Ancak küçük bir parantez açmak lazım: Psikoloji bölümünde istatistik ve matematik dersleri vardır ve bunlar önemlidir.
Bir diğer konu da eğitimin dili. Türkçe eğitim veren bir üniversitede genellikle daha az zorlanırsın. İngilizce eğitim veren bir okulda okuyacaksan ve İngilizcen yeterli değilse, ilk yıllar zorlayıcı olabilir. Ama bu da tamamen senin dil becerin ve emek verme isteğinle ilgilidir.
“Kesin İngilizce oku yoksa bu bölümün anlamı yok” söylemine ise çok katılmıyorum. Evet, İngilizce büyük bir avantaj. Ama artık bilgiye ulaşmak çok daha kolay: çeviri araçları, açık dersler, videolar, yapay zekâ… Yani İngilizce bilmiyorsan her şey bitmiş değil; sadece yol biraz daha fazla çaba isteyebilir.

Benim paylaşmak istediklerim bu kadar. Eğer hâlâ kafanda sorular varsa ya da danışmak istersen, bize yazmaktan çekinme. Umarım dilediğin gibi bir sınav ve tercih dönemi geçiriyorsundur — ya da geçireceksindir. Çıkacağın bu yolculukta şimdiden başarılar ve keyif diliyorum.