Bu yazıyı okumaya başladıysanız, psikoterapiyle ilgili bazı sorularınız ya da merak ettikleriniz olabilir. Psikoterapi, çoğu zaman terapistin yönlendirdiği, kişinin hayatına dair çıkarımların yapıldığı ve dışarıdan bakıldığında gizemli görülebilen bir süreç olarak algılanır.
Oysa psikoterapi; belirli bir yapıya dayanan, bilimsel araştırmalarla desteklenen bir çalışma alanıdır. Bu yapının temelini ise, insan doğasına ve zihinsel süreçlere dair yıllar içinde farklı kuramcılar tarafından geliştirilen temel fikirler oluşturur. Bu kuramsal fikirlerin uygulamadaki karşılığı da psikolojide “ekol” olarak adlandırılır.
Ekollerin Ortak Amacı: İyilik Hâline Ulaşmak
Terapide kullanılan tüm ekoller, sürecin iş birliği içinde ilerlemesini ve danışanın yaşamında işlevselliği artıracak değişimlerin desteklenmesini hedefler. Her yaklaşım, bireyin değerli olduğu fikrini kendi kuramsal çerçevesi içinde ifade eder.
Farklılıklarına rağmen bütün ekollerin ortak bir amacı vardır: bireyin iyilik hâlini güçlendirmek.
Peki, amaçları benzer olsa da psikolojide bu kadar farklı ekolün oluşmasının nedeni nedir?
Psikoterapide Kuramların Gelişimi
Psikoterapi tarihinde pek çok kuram ve kuramcı yer alır. Bu yolculuk, Freud’un geliştirdiği ve psikolojiye yeni bir perspektif kazandıran psikanalitik yaklaşım ile başlar. Freud’un düşünceleri, insan davranışını ve zihinsel süreçleri anlamada dönemin koşulları içinde önemli bir katkı sağlamıştır.
Bilimsel alanlarda olduğu gibi, psikoterapi kuramları da zaman içinde tartışılmış, geliştirilmiş ve farklı bakış açılarıyla zenginleşmiştir.
Davranışçı yaklaşım, psikanalitik kuramın açıklamakta zorlandığı bazı noktalar için gözlemlenebilir davranışlara odaklanan yeni bir çerçeve sunmuştur. Bu yaklaşım, öğrenme süreçlerinin insan davranışını nasıl şekillendirdiğini vurgulamıştır.
Daha sonra bilişsel kuram, zihinsel süreçlerin duygu ve davranışlar üzerindeki etkisini açıklayarak önemli bir boşluğu tamamlamıştır. Bu kuram, kişinin düşünme biçimleriyle yaşantıları arasındaki ilişkiye odaklanır.
Zamanla bu ekoller yalnızca birbirinin alternatifi değil, aynı zamanda birbirini tamamlayan yaklaşımlar olarak gelişmiştir. Kimi daha çok bilinçdışı süreçlere, kimi öğrenme ilkelerine, kimi de düşünce sistemlerine vurgu yapar. Ancak hepsi, kendi yöntemleriyle danışanın yaşam kalitesini desteklemeyi amaçlar.
Psikoterapi Yaklaşımlarının Zenginliği
Şema Terapi, EMDR, BDT, ACT, Psikanalitik Psikoterapi, Diyalektik Davranışçı Terapi, Motivasyonel Görüşme, Varoluşçu Terapi, Gestalt Terapi…
Görüldüğü gibi psikoterapi alanında çok sayıda yaklaşım bulunmaktadır. Bazıları kısaltmalar hâlinde karşımıza çıkar, bazıları ise adından ne anlamamız gerektiğini hemen belli etmeyebilir. Hatta kimileri ilk bakışta oldukça iddialı veya dikkat çekici gelebilir. Dahası, burada yer almayan birçok farklı yaklaşım daha vardır.
Bu kadar geniş bir seçenek yelpazesi, doğal olarak “Benim için uygun olabilecek psikoterapi yaklaşımı hangisi olabilir?” sorusunu akla getirebilir.
Ancak araştırmalar, terapide hangi ekolün kullanıldığından ziyade, terapist ile danışan arasındaki güven ve uyumun süreci desteklediğini gösteriyor. Bu yüzden, seçilen ekol kadar bu ilişkinin niteliği ve iş birliği de terapi deneyimini şekillendirebiliyor.
Bazı Psikoterapi Ekolleri
Bu bölümde bahsedeceğimiz terapi yaklaşımlarının amacı, bilimsel temellere dayanan psikoterapi yöntemleri hakkında sizde genel bir fikir oluşmasına yardımcı olmaktır. Çünkü her ne kadar “terapi” kelimesi farklı uygulamalarda sıkça karşımıza çıksa da, bunların hepsi bilimsel bir psikoterapi yöntemi olmayabilir. Bu nedenle, adını ilk kez duyduğunuz bir yaklaşımla karşılaştığınızda merak edip sorgulamanız, sürecin doğal ve sağlıklı bir parçasıdır.
Burada yalnızca birkaç yaklaşımın üzerinden kısaca geçeceğiz; ancak psikoterapi ekollerinin sayısı bunun çok ötesindedir. Aşağıdaki liste, alandaki çeşitliliğin sadece küçük bir kısmını yansıtır.
Günümüzde yaygın olarak kullanılan bazı psikoterapi türleri ise şöyle:
BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi)
● Düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki ilişkiye odaklanır. Danışanın işlevsel olmayan düşüncelerini tanımasına ve bunları yeniden yapılandırmasına yardımcı olmayı amaçlar. Depresyon, anksiyete bozuklukları ve fobiler gibi birçok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır.
ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi)
● Zorlu düşünce ve duygularla mücadele etmek yerine, onları kabul ederek yaşamda anlamlı hedeflere yönelmeyi destekleyen bir terapi türüdür. Değerler doğrultusunda hareket etmeyi ön plana çıkarır.
Şema Terapi
● Çocuklukta gelişen ve kişinin yaşamında tekrar eden sorunlara neden olabilen derin inanç kalıplarını (şemaları) anlamayı ve değiştirmeyi hedefler. Genellikle kişilik özellikleriyle ilgili uzun süredir devam eden sorunlarda tercih edilebilir.
EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Terapisi)
● Özellikle travma sonrası stres bozukluğu için geliştirilmiş bir yöntemdir. Bireyin geçmişte yaşadığı rahatsız edici anıların çift yönlü uyarım teknikleriyle yeniden işlenmesini sağlar. Bu sayede anıların yarattığı sıkıntının azalması hedeflenir.
Psikanalitik / Psikodinamik Yaklaşım
● Psikanaliz, bireyin bilinçdışı süreçlerini, erken yaşantılarını ve içsel çatışmalarını anlamaya odaklanan, daha uzun süreli ve derinlemesine bir terapötik yaklaşımdır. Psikodinamik terapi ise psikanalitik kuramdan gelişmiş, daha kısa süreli ve yapılandırılmış olabilen bir yöntemdir. Duygusal deneyimlerin, ilişki kalıplarının ve geçmiş yaşantıların bugünkü yaşantılara etkisini anlamayı hedefler.
Diyalektik Davranışçı Terapi (DDT / DBT)
● Davranışçı temelli bir terapidir. Başta duygusal dalgalanmaların yoğun olduğu durumlar için oluşturulmuş olsa da, günümüzde birçok alanda kullanılmaktadır. Duygu düzenleme, kriz durumlarıyla baş etme, dürtüsellik yönetimi ve kişilerarası becerilerin güçlendirilmesi gibi alanlarda yapılandırılmış beceri modülleri sunar.
Gestalt Terapi
● Kişinin “şu anda ve burada” yaşantısına odaklanarak farkındalığı artırmayı amaçlar. Deneyim, temas ve bireyin kendisiyle ve çevresiyle kurduğu ilişki bu yaklaşımın merkezindedir. Kişinin duygusal ve bedensel deneyimlerini bütüncül bir şekilde anlamasına destek verir.
Varoluşçu Terapi
● Viktor Frankl, Rollo May ve Irvin Yalom gibi varoluşçu düşünür ve terapistlerin katkılarıyla şekillenmiştir. İnsanın yaşam anlamı, özgürlük, sorumluluk, ölüm, belirsizlik ve yalnızlık gibi temel varoluşsal temalar üzerine çalışır. Danışanın yaşam deneyimlerine daha derinlikli ve bütüncül bir şekilde bakmasına yardımcı olur; hedefi belirli bir semptomu ortadan kaldırmaktan çok, kişinin kendi yaşamıyla kurduğu ilişkiyi güçlendirmektir.
